GAZİOSMANPAŞA’DA CAMİ
Gaziosmanpaşa/İstanbul ︎ 1994 ︎ İnşaat alanı: 330 m2 ︎ Arazi alanı: 1.500 m2 ︎ Dini ︎ Nevzat Sayın, Tülay Atabey

Bir üst irade tarafından önceden belirlenmiş bir durumla başa çıkmak hayli zor iştir. Üstelik konuya kişisel olarak 'derin' bir yakınlık duymuyorsanız 'iş' iyice zorlaşır. Cami böyle bir konuydu benim için. Çocukluğumdaki manevi yakınlıklar, büyüdükçe iyiden iyiye azalmış, giderek yok olmuştu. Buna rağmen, her zaman etkileyici bulduğum cami mekânları için sorularım vardı. Bu sorular özellikle Turgut Cansever'in İslamiyet üzerinden yaptığı açıklamaların mekânda nasıl okunduğunu anlamaya çalışırken oluşmuştu.
            Mihrap duvarının “özelleştirilmemiş” olduğu sayı, inandırıcı değil ama kışkırtıcıydı. En önemli duvar mihrap duvarıydı ve “en önemli olma hali”, arkitektonikleri ve süslemeleriyle çok okunaklıydı. “En önemli olan” yok edilip, yokluğuyla yeniden var edilebilir miydi? İşte bu soru ilk soruydu ve her şey buna bağlı olarak belirlendi. Mihrap duvarı bilindik yerinden geriye itilip, camiyle birlikte namazgâhın da mihrap duvarını oluşturacak şekilde uzatıldı. Biri kapalı, diğeri açık iki ibadet mekânı bu duvarın önüne ve bu duvara yönelecek şekilde yerleştirildi.
            Yüz kişinin kullanacağı kapalı mekânın yanı sıra, onun iki katı büyüklüğündeki namazgâh, iyi havalarda cuma namazları için gerekli “yer”i sağlarken, yol kenarındaki bahçe girişinden cami girişine kadar olan yolun törensel etkisini de oluşturdu. Sonunda; minare, kubbe, mihrap, kürsü, mimber gibi olmazsa olmazların "yokluğuna" rağmen —bildiğimiz anlamda— cami vardı.